Rize'de çay fabrikası gezimiz
İlk durak olarak Rize'deki çay fabrikalarına doğru yöneldik. Önceden tüyomuzu almıştık; Cumhuriyet çay fabrikası bu tarz turistik isteklere hizmet veriyormuş, bir şansımızı deneyelim dedik. Gittik girişte isteğimizi anlattık, "tabii, bahçede bekleyin" denildi ve bir görevli gelerek mal kabulden paketlemeye, çay yaprağının içimlik hale gelmesinin sürecini anlattı. Tursuz, tanıdıksız tamamen bireysel olarak geldiğimiz halde bizi kabul etmeleri çok hoşumuza gitti, Çaykur'un bu yaklaşımını çok takdir ettik. Fabrika bahçesinde yine şahane çaylar (nedense İstanbul'da bu kadar güzelini içemiyoruz) içtik, çıkışta da fabrika satış mağazasından yine alışveriş yaptık...Rizeliler ile çay hasadı
Çay fabrikası tamamdı, sıra geldi çay toplamaya. Karadeniz'e karşı dik yamaçlarda çay toplayanların yanına gittik. Çay toplayanlara kolaylıklar diledik. Baktık minik bir kız anasına yardım ediyor. Biz de oğlumla yanlarına gittik, izin isteyip biz de denedik. Biraz da sohbet ettik. Çay toplama süreci aslında birkaç günde tamamlanan kısacık bir dönemmiş, bizim de o döneme rastgelmemiz büyük bir şanstı. Emekçilerin dertlerine kulak verdik, çay bardaklarımızı doldurmadan önceki çayın zahmetli sürecindeki ellere teşekkür ettik...Uzungöl'e nasıl gidilir?
Böylece Rize gezimizi tamamladık, tekrar Trabzon'a dönüp Uzungöl'e doğru yol aldık. Yine heybetli akan dereler, yine yüksek yemyeşil dağlar, yine o dağların üzerine kondurulmuş tek tük evler... Bu manzaralar eşliğinde yine gayet düzgün yollardan Uzungöl'e ulaştık.Uzungöl
Göl kıyısına arabamızı park ettik. Dışarıya çıktığımızda buz gibi bir hava karşıladı bizi, kalın kalın giyindik ve gezinmeye başladık. Uzungöl deyince hepimizin kafasında dağların arasında cami ve göl şeklinde bir resim var. O resmi görebilmek için en uca kadar gittik. Göle nazır kahvelerimizi içtik.Uzungöl'ün aslında bir derenin boğazı olduğunu fark ettik. Dağlardan gelen sular bir dere ile Uzungöl'e akıyor ve diğer uçtaki bir başka boğazla dere, dağın eteklerine doğru akmaya devam ediyor.
Göl kıyısında dolaştık, çocuklar için var olan bilimum oyun parklarında oğlumu eğlendirdik ve yolumuza devam ettik.
Trabzon merkez gezimiz
Gezimizin son durağı Trabzon içiydi. Önce tarihi Kalkanoğlu pilavcısını bulduk, nefis pilavlarından yedik.Sonra Trabzon çarşısı boyunca Trabzon sokaklarında dolaştık.
Çarşı boyunca yine sıcakkanlı Karadeniz insanları ile karşılaştık, resim çektiğimizi gören pazarcı esnafı bir anda toparlandı poz verdi. Süper bir pozitif enerji...
Rüştü'nün Fırını'nı bulduk meşhur Karadeniz pidelerinin tadına baktık, tatlı sahibesi ile sohbet ettik. Poşet poşet Trabzon Vakfıkebir ekmeklerinden aldık. Ekmekler nefisti, eve dönüşümüzde her yiyişimizde hem oğluşum hem bebişim bayıldı.
Aya Sofya Müzesi, Trabzon
Gün batımına doğru Aya Sofya Müzesi ve camisine gittik. Çok güzel bir yapı olan Aya Sofya Karadeniz'e bakan güzel bir tepedeydi. Müze bahçesinde biraz dolaştık, nefis manzarada Karadeniz üzerinde güneşi batırdık. Üç güne şahane güzellikler sığdırmanın mutluluğu ile dönüş için havaalanına doğru yöneldik...Gezi Tarihi: Mayıs 2015