İlk durak Çamlıhemşin
Fırtına deresi boyunca Çamlıhemşin'e doğru ilerledik. Fırtına deresi gerçekten ismine yaraşır şekilde tüm gücüyle akıyordu. Etrafta yine yüksek, yeşil tepeler ve yer yer çay bahçeleri vardı. Çamlıhemşin'de durduk, biraz etrafa ve Fırtına deresine bakındık, alışveriş yaptık ve yolumuza devam ettik.Zilkale'ye nasıl gidilir?
Çamlıhemşin çıkışında yol ikiye ayrılıyor, sağdan gidildiğinde Zilkale'ye, soldan gidildiğinde ise Ayder yaylasına gidiliyor. Biz önce Zilkale'ye doğru saptık. Yol boyunca sık sık durup Fırtına deresi üzerindeki taş köprüleri, karşı tepelere nasıl kondurulduğuna hayret ettiğimiz köy evlerini fotoğrafladık; derenin akışını izledik, yeşil doğayı içimize çektik...Zilkale
Dağlar arasında kıvrıla kıvrıla giden yol sonrasında Zilkale'ye ulaştık. Gelmeden yolu kötü müdür acaba diye korkmuştuk, ama korkacak bir şey yokmuş kalenin dibine kadar arnavut kaldırımlı yol yapılmıştı.Zilkale tam anlamıyla büyüleyici!
Zilkale, yeşil dağlar arasındaki sapasağlam duruşu ile benim bu Karadeniz gezisine çıkmam için esin kaynağımdı, Rize'de gezilecek yerler listemin en başındaydı. Gerçekten de kale, yakından görünce de şahaneydi. Hatta burada çok iyi bir iş çıkarılmış, mesela Sümela'da eksik olduğunu gördüğümüz açıklayıcı tabelalar, minik kale içinde her noktaya konulmuştu.Zilkale'den Fırtına deresine kuş bakışı manzara, arkada karlı dağlar, uçsuz bucaksız vadi, doğanın ortasında muhteşem bir konum; kulaklarda kuş sesleri, derenin akışı... Ayrılmak zor oldu o güzel yerden...
Ayder yaylasına nasıl gidilir?
Çamlıhemşin'e geri döndük, bu sefer Ayder yaylasına doğru saptık. Kaçkar dağları milli parkı girişinden giriş ücretini ödeyip girdik ve arabayla Ayder'e doğru devam ettik.Tüm gezi boyunca birçoklarını gördüğümüz şelaleler burada artık zirve yapmıştı, neredeyse her taştan heybetli bir su akıyordu. Şelale dediysem bir iki metrelik bir şey düşünülmesin, buradakiler onlarca metre yükseklikteydi...
Ayder Yaylası
Düzgün araba yolları ile Ayder yaylasına ulaştık ve arabamızı park edip etrafı keşfetmeye koyulduk. Ayder yaylası, tatilini dağlar arasında geçirmeyi düşüneneler için güzel bir tatil merkezi. Konaklamak için birçok otel var, yemek yenilecek de birçok restoranı, hatta kaplıcaları bile var. Avrupa Alpleri'nde dağ tatil merkezleri varsa bizim de işte Ayderimiz var diye düşündüm ben.Ayder yaylasında nerede, ne yesek?
Karnımız acıkmış, Karadeniz lezzetlerini tatmanın zamanı gelmişti. Rize kavurması, karalahana dolması, turşu kavurması ve mıhlama ile Eylül restoranda güzel bir sofra donattık. Üstüne de demli bir çay eşliğinde laz böreğini götürdük. Haydi Ayder'e tırmanmaya...Düzlük alandaki çimenlerde horon çekip oynayanlar arasından geçtik, karşı tepelere tırmandık. Karşıdaki dağın ta tepesinden gelen, üstleri hala karla kaplı, altlarda coşku ile akan Gelin Tülü şelalesi şahaneydi.
Etrafta biraz daha dolaştık, üstümüze bir iki damla düştüğünü fark ettiğimizde hızlı hızlı arabamıza döndük. Malum burası Karadeniz, yayladan aşağı inene dek önce yağmura sonra doluya tutulduk...
Çayeli'de kuru fasulye molası: nefis!
Karadeniz sahil yolundan Rize'ye doğru dönerken yolumuz Çayeli'nden geçiyordu. Çayeli de malum kuru fasulyesi ile meşhur. Hüsrev'de durduk İspir fasulyesinden yaptıkları kuru fasulyesinden yedik. Şu kadarını söyleyeyim Hüsrev'de yediğim o yemek, tüm gezi boyunca yediklerimin zirvesi oldu. İşini özenerek yapmanın sonucu...Rize merkezde güzel bir park: Ziraat botanik çay bahçesi
Rize merkeze gittik, Rize'yi tepeden gören, Çaykur'un pilot üretim tesisi ve teşhir yeri de olan Ziraat Botanik Çay bahçesine gittik. Etraftaki tepelerde yine sıra sıra çay bahçeleri diziliydi. Biz de botanik bahçesindeki mini çay bahçesinde dolaştık, çay bitkisini inceledik. Çayın yapraklarının tahmin ettiğimizden farklı olarak oldukça sert ve mumsu olmasına şaşırdık. Çaykur'un çay bahçesinde oturup tüm gezide olduğu gibi yine şahane çaylar içtik. Alışveriş mağazasından da hediyelik çaylarımızı aldık. Yoğun geçen gün sonrası konakladığımız Rize çıkışındaki Dedeman otele dönüp dinlendik, ertesi gün için güç topladık..Gezi Tarihi: Mayıs 2015