Bursa etrafındaki güzellikleri keşfe çıktığımız bir hafta sonunda son durağımız Trilye idi. Marmara Denizi'nin güney kıyılarında yer alan eski Rum köyü günümüzde şirin bir sayfiye kasabası görünümünde...
Trilye'ye nasıl gidilir?
Mudanya'dan geçip sahil boyunca yer yer zeytinlikler arasında giden bol virajlı bir yol sonrası ulaştık Trilye'ye. Daha kasabaya girmeden uzaktan görülen görüntüsü, bir zamanların ihtişamlı bir kilisesi şimdinin camisi, eski Taş Mektebi gibi gösterişli binalarla zamanında Trilye'nin ne kadar önemli bir yer olduğu konusunda fikir veriyor.
Kasabanın içinden geçip sahile arabamızı park ettik. Tam da bol rüzgarlı, bol dalgalı bir günde gelmiştik Trilye'ye. Sahile çarpan dalgalar eşliğinde önce sahili boydan boya dolaştık.
Trilye konaklama
Trilye'de konaklamak için birkaç pansiyon, otel, butik otel var. Sahil yürüyüşümüz esnasında, aslında kalmayı planladığımız ancak yer bulamadığımız için kalamadığımız Trilye'deki en büyük otellerden Trilyalı Otel'in
önünden geçip minik plaja kadar yürüdük.
Trilye restaurantları
Geri döndük, sahilde yan yan sıralanmış olan Trilye'nin ünlü balık restaurantları Sayanora, Trilye Balık, Şekerev Balık'ın yanından geçtik. Saat de ilerlemiş, bizim de karnımız acıkmıştı. Ufak bir araştırma sonrası sahilin en doğusundaki Taş Mahal Restoran'da yemeğe karar verdik. Limanın sonundaki restorana doğru yöneldik.
Trilye köylü pazarı
Yolda köylü pazarının yanından geçtik. Trilye'nin dört bir tarafında zeytinlikler var, dolayısıyla Trilye'nin neyi meşhur denildiğinde cevap tereddütsüz zeytin oluyor. Zeytin ve zeytinyağı da köylü pazarında başlıca satılan üründü. Özellikle Trilye zeytininin pek bir güzel olduğu ve burası dışında pek bir bulunamadığı söyleniyor.
Trilye Taşmahal restaurantta balık keyfi
Limanın da yanında geçip sahilin en sonundaki Taşmahal restorana geçtik kurulduk. Hemen dibindeki denizin hırçın dalgaları restoranın camlarını yıkıyordu. Dalgaların cama çarpışı oğluşum için iyi bir eğlence oldu.
Mezeleri ile ünlü mekanda sıcak otlardan beğendi üstü çıtır halkalara, ahtapota ve en son da çok iyi pişirilmiş bir deniz levreğine şahane bir ziyafet çektik.
Trilye mendirek gezintisi
Yemek sonrası yediklerimizi sindirmek için oğluşum hedefini belirlemişti. Yatların bağlı olduğu mendireğin ucuna ta balıkçılara kadar yürünecek. Bir tarafta mendireğe çarpan dalgalardan sıçrayan sular, diğer taraftan oğluşla kat edilecek biraz darcana bir yol. Biraz tereddüt ettiysek de emir büyük yerden, tedirgin tedirgin en uca kadar gittik...
Trilye sokakları
Trilye'nin sahilini bir güzel keşfettikten sonra sıra geldi sokakların içine doğru dalmaya. Güzel, şirin çarşısında yürüdük.
Sahilin hemen dibindeki yer yer ulu ağaçların dizili olduğu çarşısında yürürken sanki adada, Bozcaada'daymışız gibi hissettik. Keşke burası da Bozcaada gibi biraz popülerleşse de şu kendi haline bırakılmış yorgun evlere bir el atılabilse diye geçirdik içimizden.
Trilye evleri
Ara sokaklara girdik, beton evler arasında kalmış eski Rum evleri arasında dolaştık. Tarihi Trilye evleri genel olarak kendi haline bırakılmıştı. Oysa ki her bir ev müthiş güzellikteydi, biraz restorasyonla bambaşka bir güzellik kaplardı buraları.
Trilye Taş Mektep
Çok değil 1989 yılına dek bilfiil kullanılmış olan Taş Mektep'in önünden geçtik. Trilyeli olan hemen herkesin burada okuduğu, nice anısını burada biriktirdiği bu ihtişamlı bina terk edilmiş, kendi haline bırakılmıştı.
Trilye Fatih Camii
Ara sokaklarda biraz daha dolaşıp camiye dönüştürülmüş olan Büyük Kilise'nin yanından geçip tekrar sahile döndük.
Trilye sahilinde gün batımı
Gün batımı da yaklaşmış, harika bir Trilye fotoğrafı çekmemiz için bizi çağırıyordu. Dalgaların yanına geçtik, deklanşörümüze bastık ve güzel Trilye fotoğrafını hafızalarımıza kazıdık...
Gezi Tarihi: Ağustos 2013
