Çanakkale Kilitbahir
Biraz ben artık inmek istiyorumlarla süslü, zaman zaman otobanın olmadık noktalarında mola verme zorluklarıyla öğle gibi Çanakkale Kilitbahir'e ulaştık. Burdan motor ile karşıya geçtik. Geminin merdiveninden yukarı doğru çıkmaya çalışırken öylesine güçlü bir poyraz esiyordu ki ellerimi bırak ben kendim çıkarım diyen oğlum sıkı sıkı elimi tuttu. Aslında o poyraz Bozcaada'da karşılaşacağımız havaya işaretti de biz, plajlar adanın güney taraflarında, poyraz etkilemez oraları diye kendimizi avuttuk...Çanakkale Boğazı
Çanakkale
Çanakkale boğazından karşıya geçtiğimizde biraz mola verdik. Sahil boyunca biraz yürüdük. Daha önce defalarca geçmemize rağmen fark etmemişim. Ne kadar modern bir şehirmiş Çanakkale. Sokakta yürüyen insanların giyiminde kuşamında tam bir Avrupalılık hakimdi. Kısacık zaman diliminde gördüğüm Çanakkale'yi beğendim.Öğle yemeği için hemen sahilde yer alan ve Mehmet Yaşin'in yazılarından okuduğumuz Yalova restoranı tercih ettik. Farklı deniz mahsulleri tatma fırsatı bulduğumuz restoranı çok beğendik. (Yalova restoran yazısı için tıklayın.)
Geyikli
Yemek sonrası yolumuza devam ettik. Geyikli'ye ulaştığımızda birkaç dakika ile feribotu kaçırdık. Neyse ki feribot seferleri daha önceki gelişlerimizde olduğu gibi iki saatte bir değil de saatte bir imiş de çok da gecikmeden adaya ulaşabildik.Bozcaada
Bozcada'ya gelenler bilirler. Konaklama yerleri merkez ve merkez dışı olarak ayrılır. Biz bu gelişimizde biraz da son dakikada plan yapıp fazla da seçeneğimiz kalmadığından iki günümüzde biri merkez dışı biri de merkez olmak üzere iki farklı otelde kalmayı tercih ettik. Ne mutlu bize ki her iki yer de Bozcaada deyince ilk akla gelen otellerden oluşuyordu...Bozcaada otelleri
İlk gece merkez dışndaki Aral tatil çiftliğinde kaldık. Ortam özellikle çocuklu aileler için şahane. Geniş arazi, ağaçlar ve asmalar altında bol bol vakit geçirebilecek alan. Gece çocuğu uyuttuktan sonra çık verandana veya hemen konaklama yerlerinin yanındaki masalara, yıldızların altında şarabını yudumla... (Aral tatil çiftliği yazısı için tıklayın.)Bozcaada Ayazma plajı
Otele yerleştikten sonra hemen hazırlanıp Ayazma plajına gittik. Evet bütün ada rüzgarlıydı ama plaja ulaştığımızda deniz çarşaf gibiydi. Pek de bir rüzgar yoktu. Amaa su buuuzdu... Bozcaada ve kuzey Ege'nin suyunun soğuk olduğu bilinir ama bu gerçekten çok soğuktu. Oğlum denize sadece ayaklarını soktu, ben belime kadar girebildim, babamiz ise cengaverlik yapıp girdi ve bir güzel yüzdü... (Bozcaada çevresi yazısı için tıklayın.)Bozcaada merkezde konaklama
Ertesi gün adanın bir başka konaklama klasiği olan Kaikias'a geçtik. Kaikias merkezde kalenin hemen arkasında çok güzel bir otel. Oteli güzel yapan kalitesi ve özgünlüğünün yani sıra sahiplerinin de çok kaliteli insanlar oluşu. Hemen birkaç dakikada oturup hikayeler anlatacak kadar sıcak, ama bir taraftan sizi sıkmayacak ve özgürlüğünüzü kısıtlamayacak kadar mesafeli... (Kaikias yazısı için tıklayın.)Bozcaada Polente feneri
İkinci gün akşamında gün batımında rüzgar gülleri ve Polente fenerine gittik. Oğlum rüzgar güllerinden korkar mı diye endişe ettiysek de biraz üfleyerek rüzgar güllerini çevirme ön çalışması yaparak ortama adapte olduk... (Polente ve rüzgar gülleri yazısı için tıklayın.)Bozcaada'da nerede ne yenir?
Gece olunca da yine bir ada klasiği olan Koreli'de yemeğe gittik. Her üç gelişimizde de burada yemek yedik ve hepsinde de memnun kaldık. Sahilde püfür püfür rüzgarda, teknelerin hemen yanında, harika ortamda tap taze deniz mahsulleri yemek. (Koreli yazısı için tıklayın.)Öyle böyle üç günlük Bozcaada seyahatimizi geçirdik. (Daha ayrıntılı Bozcaada yazısı için tıklayın.)
Bozcaada'dan dönüş yolculuğu
Sadece üç gün olsa da bu kısa tatil bize çok iyi geldi. Güzel yerler görmenin doyumu ile dönüş yolculuğuna geçtik...Ezine
Önce Ezine'ye uğradık. Koyun ezine peynirlerimizi bu sefer yine netten bakıp en popüler olduğunu gördüğümüz Salih Kahraman'dan aldık. Fiyatlar İstanbul'a göre gayet uygundu. Orada tattığımız peynirler güzeldi. Eve aldıklarımızı henüz açmadık, açınca fikirlerimi tekrar buraya dönüp yazarım... (Tadıldı, onaylandı!)Dönüşte de Çanakkale üzerinden dönmeye karar verdik. Yolda durup bizim İstanbul'da bu güzellikte bulamadığımız Çanakkale domatesinden aldık. İçi kip kırmızı, etli etli...
Lapseki Limanı
Bursa üzerinden mi Lapseki üzerinden mi gitsek diye düşünürken oğlumun can sıkıntısı depreşti ve doğrudan Lapseki limanına doğru yöneldik. Lapseki'den Gelibolu'ya geçen feribotlar Kilitbahir'de bindiklerimize göre daha büyük ve konforluydu ancak burada yolculuk Kilitbahir'deki gibi on dakika değil yarım saat sürdü. Akşam güneş batarken Gelibolu'ya ulaştık. Güzel bir seyahatin huzur ve tabii yorgunluğu ile gece saatlerinde evimize ulaştık...Gezi Tarihi: Eylül 2012
İlgili yazılarım: