Beypazarı, görülmesi gereken yakın yerlerden biri olarak hep aklımızın bir köşesinde duruyordu. Konakları, çarşısı ve bir sürü ünlü lezzeti ile meşhur ilçeyi İstanbul'dan çıkıp keşfetmek üzere yola düşmemiz için hep bir kıvılcım gerekti. Fatih Türkmenoğlu'nun Beypazarı Yaşayan Müze hakkında yazdığı yazı o kıvılcım oldu. Bizi meraklandırıp ta Beypazarı'na kadar götürdü.

Beypazarı'na ulaşınca gördüğüm modern binalardan oluşan kısım önce beni şaşırttı. Yoksa bunun için mi gelmiştik buralara kadar? Bahsi geçen konaklar sadece birkaç tane evden mi ibaretti? Bunun gibi sorular aklımdan geçerken gördüğümüz kısmın modern Beypazarı olduğunu, tarihi Beypazarı'nın biraz daha yukarıda olduğunu gördük ve rahatladık.

Hıdırlık Tepesi

Beypazarı'ndaki ilk durağımız ilçeyi tepeden görebileceğimiz Hıdırlık Tepesi'ydi. Bu tarz eski Osmanlı yerleşimlerinde hep yüksekçene bir noktada Hıdırlık Tepesi varmış. Bu tepelerden en meşhur olanları Safranbolu'da ve burada Beypazarı'nda olanlarıymış.
Dikçene yollardan arabayla tepeye kadar çıktık. Arabamızı park edip modern Beypazarı manzarasıyla tepenin en üstüne kadar yürüdük. Yolda Beypazarı'nın genelde ev hanımlarından oluşan misaferperver satıcıları karşıladılar bizi. Kibarca herbiri bizi selamlayıp tezgahlarına davet etti.
Tepenin diğer tarafına geçtiğimizde tarihi Beypazarı göründü. Dikçene iki üç tepe arasına kurulmuş eski şehir; konakları, hanları, camileriyle sanki zamanı durdurmuş, her ziyaretçisini tarih sayfalarında dolaştırıyordu. Neredeyse tamamı restore edilmiş konaklardan oluşan beyaz tepelerin arasındaki ilçe çok güzel bir manzara oluşturuyordu.

Beypazarı Çarşısı

restore edilmiş Beypazarı evleri ve satıcılar
Hıdırlık Tepesi'nden inip Beypazaı'nın tarihi çarşısında dolaşmaya koyulduk. Zaten Ankara'ya yakın bir turistik odak olduğundan her daim kalabalık olan ilçe, gittiğimiz gün Bayram olduğundan daha bir kalabalıktı. Çarşısı, pazarı tıklım tıklımdı. Biz kimi çarşısında,kimi çarşının arkasındaki çok daha sakin olan ara sokaklarda dolaştık.
Restore edilmiş konakları, eski camileri, tarihi taş fırınları, dükkanları arasında dolaşırken gerçekten geçmişte bir zamanda gezindiğimi hissettim.


Beypazarı'nda nerede ne yenir?

Bir sokakta dolaşırken bir baktık yine bir Vedat Milor resmi, ünlü gurme çarşıda oturmuş güveç yiyor. Kastamonu'dan sonra aslında Anadolu'da bu tarz Milor resimleri görmeye alıştık.
Vedat Milor'un bir bildiği vardır deyip tarihi güveççiyi bulduk. 600 yıllık tarihi taş fırında yavaş yavaş pişirilmiş güvecimizi afiyetle yedik.
Bir de Beypazarı'nın ünlü incecik yaprak sarmalarını ve höşmerim tatlılarımızı da yedikten sonra Bayram ziyafetimizi tamamladık.

Yaşayan Müze, Beypazarı

Yemek sonrası Beypazarı'na gelmemize vesile olan Yaşayan Müze'ye doğru yöneldik. Arka sokaklarda bulduğumuz müze eski geleneklerin canlandırıldığı ve yaşatıldığı çok güzel bir merkezdi. Yaşayan Müze'de kendi ebrunuzu yapabilir, kurşun döktürebilir, masalcı nineden masallar dinleyip, gölge oyununda Karagöz'le birlikte oynayabilirsiniz.

Hamam Müzesi

Yaşayan Müze'den sonra Hamam Müzesi'ne de uğradık. Geçmişten günümüze hamam kültürüne tanıklık ettik.
Müzeler sonrası kendimizi tekrar Beypazarı'nın güzel sokaklarına attık.

Beypazarı'ndan ne alınır?

Tarhanasını, eriştesini satan köylü satıcılar arasında dolaştık.
Havuç başkenti Beypazarı'nın her tarafta satılan havuç sularını denemedik ama havuçtan yapılmış olan dönerini, cezerye,  havuç lokumunu es geçmedik. Çarşıda, tarihi taş fırınlarda satılan meşhur Beypazarı kurusundan da aldık.
Gezmekten iyice yorulunca Beypazarı'nda bolca bulunan cafelerinin birine yöneldik. Hamam müzesinin cafesine oturup Osmanlı şerbetimizi, Beypazarı maden suyumuzu içtik, soluklandık.
Karnımız tekrar acıkınca sıcakkanlı, misafirperver ev hanımlarının işlettiği gözleme, yağlıca, 80 katlı baklava yapıp sattıkları restoranların birine oturduk. Yan masada oturan yabancı turistlerle birlikte nefis gözlemelerimizi yedik.

Konaklarıyla, güzel lezzetleriyle Beypazarı'nda çok güzel vakit geçirdik. Artık tam anlamıyla turistik odak noktası olan tarihi ilçede güzel turistik bir yerde olması gereken herşey vardı. Güzel, korunmuş, tarihi bir mimari, yöresel ürünlerin satıldığı güzel bir çarşı, el emeği ürünlerin satıldığı köylü pazarı, yoruldukça oturup ortamın tadını çıkaracağınız cafeleri, daha da fazlasını görmek isteyenler için çeşit çeşit müzeleri. Dolayısıyla Beypazarı'na geldiğinizde ilçeyi, yaşatılan tarihi bir güzel hissedip, dolu dolu bir gün geçireceğiniz garanti...


Gezi Tarihi: Ekim 2013