Bursa çevresindeki güzellikleri "nasıl olsa yakın, elbet bir ara görürüz" diye diye hep biraz ihmal ettik. Dört tarafı görülesi yerlerle çevrili tarihi kenti gezmeyi hep biraz erteledik. Ta ki bu haftasonuna dek...

Bursa'da gezilecek yerler rotamız

Rotamızı belirledik. Kentin doğusundaki Cumalıkızık ile başlayacak, batısına geçecek Misi'yi görecektik. Uludağ eteklerindeki İnkaya Tarihi Çınarı'nı görecek, oralara kadar gitmişken bir de Uludağ'a da çıkacaktık. Kuzey sahillerindeki Mudanya yakınlarındaki eski Rum kasabası Trilye'yi de gördük mü işlem tamam olacaktı. Tabii arada Bursa merkezdeki iskenderden köfteye efsane tatları da es geçmeyecektik...

Cumalıkızık köyü

İlk durağımız Cumalıkızık'tı. Uludağ'ın eteklerine kurulu, renk renk eski Osmanlı evleri ile süslü köyün neredeyse tamamı kocaman turistik bir tesis gibi. İki sokaktan oluşan Cumalıkızık köy merkezindeki hemen her ev gözleme ve kahvaltı sunan bir yere dönüşmüş. Ancak pek çok yerden farklı olarak hizmeti sunan orada yaşayan köylülerin ta kendileri. Köy halkı için turizm başlıca geçim kaynağı olmuş. Ayrıca köy de daha sonra Bursa etrafında gezeceğimiz her bir yere nazaran daha iyi korunmuş, beton binalar köy içinde pek yer alamamış.


Misi köyü, Bursa

Bir sonraki durağımız Misi'ydi (Gümüştepe). Yeşil ormanlar arasında, şırıl şırıl akan dere kenarına kurulu Misi köyü bir zamanların masal köyü görünümünde.
Şu an koruma altındaki köydeki pek çok betonarme binayı gördükçe keşke koruma daha önce olsaymış diye geçiriyor insan. Yine de var olan tarihi evlerin pek çoğu restore edilmiş, rengarenk boyanmış. Ancak restore edilmiş pek çok ev Cumalıkızık'tan farklı olarak turizme kazandırılmamış. Ya boş, ya da turizm ile ilgili olmayan sahipleri tarafından kullanılmakta.
Misi'den geçen dere yaz sonu olmasına rağmen az bir suyla da olsa şırıl şırıl akmakta. Sonbaharın müjdeleyicisi çiseleyen yağmurda dere kenarındaki çay bahçelerinde oturup deredeki bir sürü balığı izlemek insanı alıp götürmekte, tamamen dinlendirmekte...

Bursa merkezde iskender ve köfte ziyafeti

Cumalıkızık, Misi derken karnımız acıktı sıra gelde Bursa'nın ünlü lezzetleri ile karnımızı doyurmaya. Artık pek çok Bursa lezzeti büyümenin hevesiyle İstanbul da dahil pek çok yerde şube açtı. Ama biz buralara kadar gelmişken onların doğduğu dükkanları bir görelim istedik.
Yiyeceğimiz yerler ünlü iskenderin ve hatta onların iddiasına göre dönerin de mucidi Kebapçı İskender ve oğluşumun en sevdiği köfte ilan ettiği Çiçek Izgara. Her iki restoran da Bursa Heykel'de Ulu Cami etrafında. Yemek öncesi Ulu Cami ve etrafını gezdik. 600 yıllık caminin mimarisine bayıldık.
Sonra biz iskenderleri oğluşum da Çiçek Izgara'nın köftelerini götürdük. Kaliteden ödün vermeden iyi lezzetler sunan bu restoranların yemeklerini bir de doğduğu yerde tatmış olduk.


İnkaya çınarında kahvaltı

Ertesi gün kahvaltı için adresimiz belliydi: İnkaya'daki asırlık çınar. Uludağ yolundaki 600 yıllık koca çınar inanılmazdı. Üç metre çapındaki gövdesi, her biri bir ağaç büyüklüğündeki dalları.
Bursa'yı tepeden gören, yaz sıcağında bile gayet serin olan çınardaki kahvaltının ününü internetteki bloglardan okumuştum. Gerçekten de göz boyamadan uzak, bir sürü kaliteli çeşitle zaten efsane bir ortamda çok güzel bir kahvaltı yaptık.

Uludağ milli parkı

Sıra geldi buralara kadar gelmişken Uludağ'ın zirvesine çıkmaya. Yeşillikler içinde biraz virajlı ama keyifli bir yolculuk sonrası milli park sınırlarına ulaştık. Uludağ milli parkına giriş ücretli, ücretimizi ödeyip daha 11 km ilerideki Uludağ zirvesine doğru yöneldik. Yazın iyi havada bile oldukça uzun süren dağ tırmanışı kışın karlı yollarda oldukça güç olsa gerek.
Uludağ zirvesi yaz sıcağında bile oldukça serindi. Kat kat giyindik kuşandık, telesiyej biletimizi alıp oğluşla en zirveye kadar çıktık. Tepede manzara inanılmaz, dağlar, ormanlar, şehirler, Gemlik Körfezi'ne kadar her yer gayet net...


Trilye'ye nasıl gidilir?

Bursa'nın doğusu, batısı, güneyini bir güzel dolaştıktan sonra sıra geldi eski bir Rum kasabası olan Trilye'ye (Zeytinbağ). Mudanya sonrası deniz kenarından yer yer zeytinlikler arasında kıvrıla kıvrıla giden bir yolculuk sonrası ulaştık güzel beldeye.

Marmara denizi kıyısındaki güzel Trilye

Koruma altındaki kasaba Bozcaada'nın İstanbul'a yakın versiyonu gibiydi. Ancak Bursa etrafında gezdiğimiz diğer tarihi muhitlere göre burada eski evlerin bakımı ve restorasyonu namına pek bir şey yapılmamış. Pek çoğu beton binalar arasında yok olmaya bırakılmış. Ah bir anlayabilsek bunların her birinin bizim zenginliğimiz olduğunu. Hatta güzel olan her şeye insanların akın akın geldiğini. Birçok kişiye umulmadık gelir kapsının da açılabildiğini...
Yine de güzel Trilye'nin sakin sokaklarında güzel vakit geçirdik. Eski evleri arasında, dalgaların dövdüğü güzel sahilinde dolaştık. Karnımız acıktı, Taş Mahal'de denize nazır çeşit çeşit balıklarımızı, mezelerimizi götürdük.


Bursa ve çevresinde dolu dolu ve çok iyi vakit geçirdik. İstanbul'dan çok da uzaklaşmadan kısacık bir sürede birçok güzellik gördük. Bir çok keyifli hatıra biriktirdik...

Gezi Tarihi: Ağustos 2013