Karadeniz'in Anadolu'daki ilk yerleşim yeri olan Riva hep biraz uzakmış gibi geldi bana. Birçok kez İstanbul Boğazı'nın kuzey kıyılarındaki Anadolu Kavağı ve Poyrazköy'e gitmemize rağmen Riva hep daha bir ileride diye düşündüm ve başka vakit gideriz diye erteledim. Güzel, güneşli bir sonbahar gününde nereye gitsek planları yaparken, eh artık gidelim Riva'yı da görelim dedik. İyi ki de öyle yaptık, bir güzel dinlendik, huzur bulduk, bayıldık...
Riva'ya nasıl gidilir?
Kavacık'tan Riva tabelalarını takip edildiğinde çok düzgün yollardan gidip yirmi dakikada Riva'da olunabiliyor. Anadolu yakasında oturanlar için karşıda kahvaltıya gitmeden bile yakın. İstanbul'un kuzey ormanlarını, güzel yeşilliklerini, ufak tefek köylerini seyrede seyrede ulaştık Riva'ya. Riva deresinin üzerinden geçip Riva merkezde Atatürk heykelinin yanına park ettik, etrafa biraz bakındık. Ufak, şirin bir yerdi Riva. Minik çarşısında balıkçısı, muhalebicisi yan yana dizilmiş, büfesi, marketi, camisi ile birkaç adımda gezip bitirdik...Riva deresi kıyısında kahvaltı
Tam da Riva nehrinin Karadeniz'e döküldüğü yerdeydi İskelem Balık restoran. Nehir kıyısındaki masalara oturduk. Gidip gelen balık teknelerini, Karadeniz ufkunda geçen koca koca gemileri, kıyıda balık tutanları uzun uzun seyrettik...İskelem restoranda iki kişilik serpme kahvaltımızı söyledik. Kahvaltı gayet iyi, kaliteli malzemelerden oluşuyordu. Peynirler, zeytinler, isteğe göre hazırlanan yumurta hepsi güzeldi. Kahvaltıdan öte servis de çok iyiydi. Oğluma getirecekleri meyve suyunu getirmeden ısıtacak kadar düşünceli, serpme kahvaltıya dahil olan çayı hemen getirecek kadar hızlı, etraf hakkında biraz sohbet edecek kadar sıcakkanlı...
Oğlum kendine arkadaş buldu, restoranın hemen yanındaki çocuk parkında bol bol oynadı. Minik bebeğim de sonbahar güneşinde bir güzel uyku çekti. Bize de ortamın tadını çıkartmak düştü...
Riva gezilecek yerler
Kahvaltı sonrası biraz etrafı gezelim dedik. Hemen arkadaki Riva kalesine doğru yöneldik. Kolaylıkla çıkılan kalede oğlum ve bebeğimle dolaştık. Riva deresini, Karadeniz sahillerini, altın kumlu Riva plajını seyrettik...Yazın hınca hınç dolu olan Riva plajı deniz kıyısında dolaşan tek tük insanlı görüntüsü ile öylesine huzurlu ve davetkardı ki dayanamadık deniz kıyısına kadar gittik.
Riva plajında mini piknik
Denizin serin sularına ayaklarını sokanlar, tüm soğukluğuna rağmen denize girenler, piknik sepetini getirip gayet medenice deniz kıyısında oturmuş bir şeyler yiyenler vardı Riva plajında. Biz şöyle bir denize bakıp gidecektik ancak ortamın dinginliğine dayanamadık gittik arabadan katlanır sandalyelerimizi getirdik, kıyıya oturduk.Sonbahar güneşinin iyiden iyiye ısıttığı, içimize işlediği plajda uzun uzun vakit geçirdik. Büyük oğlum kum plajda zar zor bulduğu taşları denize attı, minik bebeğim kucağımda uyudu... Karnımız acıkınca çarşıya gittik balıkçıdan hamsi, tekir kızarttırdık paketlettik; muhalebiciden trileçe aldık, sahilde denize karşı mini bir piknik yaptık.
Havamızı aldık, karnımızı da doyurduk, akşam saatlerinin yaklaştığı saatlerde eve dönüş yoluna koyulduk. Güzel ve tekrar tekrar gidilesi bir yer keşfetmenin memnuniyeti ile yine geleceğiz dedik...
Gezi Tarihi: Ekim 2014