Bolu'nun tarihi mimarisini korumuş, özünü kaybetmemiş meğerse ne çok ilçesi varmış. Aşılması güç o Bolu dağlarının arkasında ne çok güzellik barınıyormuş. Oldukça büyük bir ilçe olmasına rağmen neredeyse tamamı restore edilmiş evlerden oluşan, Anadolu'da olduğunuzu hissettiren güzel bir ambiyansı olan Göynük de hiç şüphesiz görülmesi gereken bu güzel ilçelerden biri.
Yüksekçene, çorak bir dağın sırtına, taşların üstüne kurulmuş Göynük. Tarihi Osmanlı evleri dağın yamacını ve karşı tepeleri beyaz mantarlar gibi süslemiş. Binalar ister yeni, ister tarihten günümüze ulaşmış olsun tüm mimaride bir uyum sağlanmış. Kahverengi pencereleri, beyaz duvarları, kızıl çatıları ile ilçenin tamamında bir bütünlük sağlanmış. Gözü rahatsız eden hemen hiçbir şeye yer verilmemiş.

Tüm Taraklı, Göynük, Çubuk gölü, Sünnet gölü gezi yazımız için tıklayın

Göynük Pazarı

Tam da bir pazar günü Göynük'ün büyük halk pazarının kurulduğu bir günde uğradık güzel ilçeye. Pazara gelen kalabalıktan güç bela arabamızı park edecek bir yer bulabildik ve Göynük'ü keşfetmeye koyulduk.

Göynük'te nerede ne yenir?

Malum Bolu'nun yemekleri meşhurdur, bizim de karnımız zil çalıyor. Göynük'teki ilk durağımız yöresel lezzetleri tadabileceğimiz Lalezar restoran oldu. Sonbahar güneşinin ısıttığı bahçesine oturduk ve yöresel lezzetlerinden keşli cevizli erişte, keşli mantı ve güveçte yaprak sarması söyledik.

Tüm yemekler Bolu'nun güzel yemek şanının haklılığını ispatlarcasına gayet lezzetliydi. Erişte ve mantının üstünde ufalanmış olan keş, yoğurdun kurutulmasıyla yapılıyormuş. Kıtır kıtır lezzeti bana parmesan peynirini anımsattı. Güveçte sıcacık yaprak sarması da yedikçe içimizi ısıttı...
cevizli, keşli erişte cevizli, keşli mantı
güveçte yaprak sarması

Göynük Zafer Kulesi'ne doğru

Yemeklerimizi yedik, enerjimizi depoladık. İstikamet Göynük'ün en tepesinde yer alan Zafer Kulesi'ydi. Sorduk kuleye araba ile çıkılıyor mu diye, bir yol var ama çok dik ve kötü, kule çok da uzak değil en iyisi yürüyün denildi. Tabana kuvvet, Göynük çarşısından geçip güzel ara sokaklardan kuleye doğru tırmanmaya koyulduk.
Bizimle birlikte dört yaşındaki oğlum da sabırla yürüdü, tırmandı ve yol boyunca çok eğlendi.
En sonunda, Kurtuluş Savaşı'ndaki zaferlere anıt olarak inşa edilmiş kuleye ulaştık. Kule içine girilemiyor. Ancak bulunduğumuz konum itibariyle zaten tüm Göynük ayaklarımızın altında. Etrafta yemyeşil dağlar ve dağların yamaçlarına ve eteklerine serpiştirilmiş evler...

Göynük Çarşısı

Tepeden indik, çarşıya ve pazara doğru yöneldik. Tam da kestane mevsimi. Dağlardan toplanmış boy boy kestaneler satılmakta, bir taraftan yöresel kıyafetleri içindeki kadınlar odun ateşinde kestaneleri pişirmekte.
Sıcacık kestanelerimizi aldık pazarda, çarşıda, çınar altındaki çay bahçesinde yiye yiye dolaştık. Güzel Göynük'te çok keyifli vakit geçirdik. Güzel anılar ve sıcacık duygularla yolumuza devam ettik...

Gezi Tarihi: Ekim 2013