Bozcaada demek güzel balık ve deniz mahsülleri demektir bizim lugatımızda. Şöyle limana, teknelerin yanına oturup en taze balıkları püfür püfür esen rüzgarda yemektir...
Bu gidişimizde de diğer iki gidişimizdeki gibi restoran tercihimiz Koreli'ydi. Her gelişimizde yediğimiz ahtapot ızgaranın hayali ile gittik kurulduk masalara. Lakerdamızı, marine levreğimizi, deniz börülcemizi ısmarladık başladık ziyafete. Tabii ızgara ahtapotumuzu ve çıtır kalamarımızı da unutmayalım. Hepsi çok güzeldi...
Balık olarak garsonun tavsiyesiyle oğluşum için de uygun olur diye dülger söyledik. Daha önce dülger yememiştik hem de denemiş oluruz dedik. Balık gelince şoke olduk. Güzel beyaz etli balığı çıtır çıtır kızartmışlar, tam oğlumun ağzına layık. Yanına da domatesli, soğanlı, bol karidesli bir sos yapmışlardı. Hepsi çok lezzizdi. Şoke olduğumuz şey porsiyonun büyüklüğü idi. Daha önceki mezeler sonrası bu balıkla altı kişi rahat doyardı. Bir ara şef geldiğinde sorduk ne iş bu kadar çok balık diye. Daha küçüğü yoktu ama isterseniz kalan kalsın saklayalım yarın yersiniz dedi. Küçük yer esnafının güzelliği...
Ertesi gün vapurumuz kalkmadan yine uğradık Koreli'ye. Kalan dülgerimizi yedik, tabii çok sevdiğimiz kalamar ve ızgara ahtapot eşliğinde... Bineceğimiz feribotun limana yanaşmasını izledik oturduğumuz yerden. Kalkış saati yaklaşınca bir sonraki sefer görüşmek üzere deyip veda ettik Koreli'ye...
Gezi Tarihi: Eylül 2012