Yazın göbeğinde, tam da Bayram arifesinde Datça'da konaklama yeri arayışına girdik. Bir iki yeri aradık nafile, pek çok yer çoktan dolmuş. Boş yer yoktur ama bir Gabaklar'ı da deneyelim bakalım dedik. Yaşasın! Yer bulabildik. Böylece Gabaklar maceramız için yola koyulduk.
Anayoldan sapıp çam ormanları içinden kıvrıla kıvrıla Mesudiye sahile doğru ilerledik. Karşıda ise tüm güzelliği ile bizi kendine doğru çeken lacivert deniz. İlk önce Hayıtbükü'ne ulaştık, Gabaklar'ın olduğu gösterildiği yöne doğru gittik. O da ne, daracık, dimdik, bozuk zeminli bir yol. Nefeslerimizi tuttuk, ne olur karşıdan kimse gelmesin dualarımla tepeye tırmandık ve tepeden inince ünlü Gabaklar koyuna kavuştuk...
Çoğunluğu lüks arabalardan oluşan pansiyon otoparkına arabımızı park ettik ve Gabaklar'ın tatlı sahibesi Sevgi Hanım'ı bulduk. Hem pansiyonumuzda hem de bungalovlarımızda yer var, hangisini tercih ederseniz dedi. Biz yemyeşil bahçe içinde güzel verandaları ile gözümüze kestirdiğimiz bungalovlarda kalmayı tercih ettik.
Ahşap bungalovlar bir oda ve banyodan oluşuyor. Hem oda hem de verandadaki yüksek tavanlar insanın içini açıyor. Banyoda yer yer bakım gerektiren şeyler vardı ama temizliğinde hiçbir kusur yoktu. Sivrisinek yok, yalnız doğanın tam ortasında olduğunuzdan siz farketmeden kaşınmanıza sebep olan birşeyler ısırabiliyor. Odalarda klima var, yeterince soğutuyor ve sıcaklık hiç sorun olmuyor. Datça'nn güzel ikliminde zaten geceleri klima olmadan bile uyunabiliyor.

Hemen hazırlanıp birkaç adım ilerideki Kızılbük'ün muhteşem denizine gittik. Upuzun ince çakıl bir plaj, taş zeminli, hafif dalgalı, hemen derinleşen lacivert deniz. Deniz suyu özellikle Bodrum'daki serin sulardan sonra ılıcık. Kızılbük açıkları ve aynı koydaki Hayıtbükü, yatların çokça demir attığı yerler olduğundan özellikle dalgalı günlerde zaman zaman sahil kısmında kirlilik olabiliyor. İnsanoğlu tüm hışmıyla bu cennet koyları bile kirletse de deniz çırpınıp çırpınıp kendini temizliyor ve sabaha tekrardan ayna gibi bir deniz ortaya çıkarıyor.
Gabaklar Pansiyon'u anlatacak en güzel kelimeler bana göre huzur ve relax. Sahipleri hiçbir şekilde sizi sıkmıyor. Bırakın kalanları, günübirlik sahili kullanmak için gelenlerin bile bizde yedi mi içti mi takibinde değiller. İster sahildeki denize karşı masalarında, ister minik restoranının olduğu güzel ağaç gölgelerinde, ister yemyeşil çimenlerde, isterse plajda vakit geçirin heryerde bir dinginlik, heryerde bir huzur var. Yalnız kalabalık sezonda bu yerlerin hepsinin dopdolu olduğunu hatırlatmakta fayda var. Ama yine de bu doluluğa rağmen gelen kitlenin gayet seviyeli olmasından, kimse kimsenin huzurunu kaçırmıyor, herkes ortamın tadını çıkarmaya çaılışıyor. Televizyon dünyasından tanıdık mütevazi şöhretler bile burada tatil yapmayı tercih ediyor.

Datça, Mesudiye, Kızılbük sahilinden Hayıtbükü'ne doğru manzara
Datça, Mesudiye, Gabaklar Pansiyon'un yeşil alanları Datça, Mesudiye, Gabaklar Pansiyon'un sahildeki masaları
Yemeklerimizi de genelde Gabaklar'da yedik. Zaten pansiyon etrafında başka yenilebilecek bir yer yok. En yakın yerler o dik tepenin ardındaki Hayıtbükü'nde. Evet konaklamada olduğu gibi yemekler de pek ekonomik değildi ama pek çok tatil yeri ortalamasındaydı. Yemeklerin lezzeti gayet iyiydi. Bol bol da çeşit vardı.

Kahvaltı restoranın bulunduğu yeşillik alanda, ulu ağaç gölgesinde yapılıyor. Relaxlık kahvaltıda da devam ediyor, öyle diğer otellerdeki gibi kahvaltı saatini kaçırma derdi yok. İster erken, ister öğleye doğru gidin, kahvaltı önünüze geliyor. Serpme kahvaltı, istediğiniz yumurta çeşidi ve sınırsız çay. Kahvaltı yediğim en şahane kahvaltı değildi ama yöresel balı akılda kalır güzellikteydi. Bir de ortama hakim olan huzur...

Akşam yemeğimizi de sahile nazır masalarda yedik. Bol bol lagos balığı yedik. Ahtapotumuzu, kalamarımızı, karidesimizi eksik etmedik. Tabii ortamın baş aktörü yine: dinginlik ve huzur...
Gabaklar Pansiyon'da yediğimiz lagos balığı Gabaklar Pansiyon'da yediğimiz ızgara kalamar
Palmiyelerin dizili olduğu sahilin ilerisindeki tepeye de tırmandık bir gün. Buralara oğlumla çıkabiliyoruz ya tamam artık oğluş büyümüş dedim. Hatta tepenin üstüne çıktığımızda oğlum büyüyünce yapacaklarına yeni bir meslek ilave etti: dağcılık :). Tepe üstünden lacivert denize, billur sulu koycuklara, Gabaklar sahiline, Hayıtbükü'ne doğru baktık. Manzara müthişti...

Velhasıl güzel vakit geçirdik Gabaklar'da. Pek çok kişi gibi biz de tatilimizi bir iki gün uzattık. Doğa ile iç içe, denizin dibinde çok güzel bir tatilde iyice dinlendik, tazelendik...


Gezi Tarihi: Ağustos 2013