Yanartaş alanına vardığımızda aman suyunuzu alın yol boyunca başka su alabileceğiniz yer yok uyarısından uyanmalıydık aslında ne kadar zorlu bir parkur olduğuna ama biz haydi bre deyip oğlum babasının kucağında, bende de oğlumun bilimum eşyaları başladık merdivenleri tırmanmaya. Bir taraftan Antalya sıcağı, bir taraftan bitmek tükenmek bilmeyen taş merdivenler, bir taraftan da krallar sultanlar gibi köleler tarafından kucakta taşındığı halde paşa oğlumun mızmızlanması... Bir defa başlayınca geri dönmek de olmuyor...
Öyle böyle çıktık ta dağın tepesine ve efsanevi Chimera'nın alevlerini görmeye nail olduk. Dağın tepesinde bir nevi gaz sızıntısı var ve bu gaz sızıntısı yüzyıllar boyunca yanmakta. Tabii böyle doğa üstü bir görüntü tarih boyunca yaşamış uygarlıkların dikkatini çekmiş ve bu ateş efsanelere konu olmuş. Ateşin hemen yanında antik bir yerleşim kalıntıları da var...
Güzel yurdumuzun girişimci insanları bu güzel ateşe çaydanlığı koymuş demlemekte, dili dışarıda zirveye ulaşmış turistlere çay veya termos çantasından soğuk meşrubat, su satmaktaydı. Taşların üzerine attığı birkaç minderle ufaktan bir kafe oluşturmuştu...
Biraz yorucu da olsa güzel bir gezintiydi bizim için. Ancak sonraki birkaç gün boyunca bacaklarındaki ağrılar devam eden babamız özel bir madalyayı hak etti Chimera macerası sonrasında...
Gezi Tarihi: Eylül 2010